image/svg+xml
image/svg+xml

Edebiyatın Bireyin Duygu Eğitimindeki Yeri


Edebiyatın Bireyin Duygu Eğitimindeki Yeri

Sanat, yaratılıştan bu yana insanoğlunun hayatında her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Sanat, tek bir üretim dalını ifade etmekten ziyade ilerleyen zamanla beraber yeni kollara ayrılan, gelişen dinamik bir kavramdır. Farklı sanat dalları, farklı malzemeler ve araçlar kullanarak bir noktada aynı amaçlara hizmet ederler: Bireylerin kendilerini daha iyi ifade edebilmesine ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamaya. Dolayısıyla sanat ile duygular arasında tartışmasız bir ilişki vardır.
Söze ve yazıya dayalı bir sanat olan edebiyat da aynı amaçlara hizmet etmektedir. Yazının icadından ve baskı tekniklerinin gelişmesinden önce büyük ölçüde sözlü kültürde gelişen bir sanat olan edebiyat, dünya çapındaki teknolojik gelişmelerin bir neticesi olarak baskı ve dağıtım imkânlarının gelişmesiyle yazıya dayalı bir görünüm kazanmıştır.

Sözlü ya da yazılı olsun edebiyatın amacı bireylerin duygu ve düşüncelerini estetik bir şekilde ifade etmeleridir. Bu amaçla başlayan edebî üretim sürecinin duygu bağlamında çift yönlü bir etkisi vardır: Birincisi, duygularını edebî bir eser olarak ortaya koyan yazar/şair duygusal bir rahatlama yaşayacaktır. İkinci olarak ise edebî eserler, okurlar üzerinde duygusal bir etki meydana getirecektir.

Bilhassa bu ikincisi bireyin duygusal eğitiminde ve gelişmesinde oldukça önemlidir. Edebî eserler vasıtasıyla birey belki de hiç yaşamayacağı olaylarla/durumlarla karşılaşacak, deneyimlemediği farklı duyguların kurmaca şahıslar üzerindeki etkisini gözlemleyecektir. Bu da bireyin empati yetisinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Bu doğrultuda özellikle ortaokul ve liseye giden ergenlik çağındaki bireylerin eğitim süreçlerinde edebî eserlere yer ve önem verilmesi gençlerin duygusal gelişimlerinde ve empati yetisi kazanmalarında oldukça faydalı olacaktır. Gerek Türk gerekse dünya edebiyatlarından kaliteli yazarların şiir, hikâye, roman, tiyatro, deneme türündeki eserlerinin hem dil ve edebiyat derslerinde hem de derslerin haricinde öğrencilere okutulması, bu tip eserleri okuma açısından onlara bir alışkanlık kazandırılması ergen bireylerin akranlarını, çevrelerini ve dünyayı daha iyi tanımalarını sağlayacak; bilhassa bu yaşlarda yaşayabilecekleri duygusal sorunları aşmalarında onlara katkı sunacaktır.

Maalesef son 20-30 yıldır Türkiye’de test çözme üzerine odaklanan sınav ve eğitim sistemi genç bireyleri okumaktan uzaklaştırmaktadır. Hatta kimi velilerce kitap okuma sınavlara hazırlık sürecindeki gençler için vakit kaybıdır. Oysaki sadece test çözen ergenlik çağındaki birey bir süre sonra hayattan soyutlanacaktır. Bunun aksine sadece test çözmeyip kitap okuyan, edebiyatla haşır neşir olan gençlerin derslerinde ve sınavlarında diğerlerine nazaran daha başarılı oldukları da pek çok kez gözlemlenmektedir.

Öğrencilerin birer yarış atı olmadığını unutmamalı, sadece akademik başarılarının gelişmesine odaklanmak yerine duygularının gelişmesine de önem vermeliyiz. Bu noktada en büyük yardımcılarımızdan biri edebiyat olacaktır.

7 Temmuz 2024
Doç. Dr. Can ŞEN

Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

   
  • Dijital dünyada karşılaştığımız tehdit: Siber zorbalık

  • Sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip edebilirsiniz.

  • Zaman Kumbarası: Her An Bir Yatırım

  • Hareketsizlik Pandemisi

  • BARÜ’de eğitimde kalite hedefiyle adımlar atılmaya devam ediliyor

  • Öğrenciler İçin Eğitim İhtiyaç Analizi Raporu

  • Siz, Hiç İç Dünyanız İle Sohbet Ettiniz Mi?

  • Dijital obez miyim?

  • Eğiticilerin Uyum Eğitimi için İhtiyaç Analizi

  • Eğiticilerin Gelişimi için İhtiyaç Analizi Raporu